Ramazan-ı Şerifiniz Hayırlı Olsun
1 sayfadaki 1 sayfası
Ramazan-ı Şerifiniz Hayırlı Olsun
Orucunuz Hangi Cinsten ?
Hepimiz oruç tutuyoruz, bunun için de Rabbimize hamdediyor, şükürde bulunuyoruz.
Nice kimseler var ki, böyle bir mükellefiyeti ifa saadetinden mahrumdurlar. Ciddî sebeblerden dolayı mahrumdurlar, hiçbir sebeb olmayıp iman za’fından dolayı mahrumdurlar.
Meşrû sebeblerden dolayı oruç tutmayanlar bir bakıma mahrum sayılmazlar. Zira onlar için, mania gidince oruçlarını tutmaları mümkün olur. Yahut da her oruç başına bir fidye vermekle yine de oruç tutmuş sevabına erişirler, huzur duyabilirler.
Ama iman za’fından, pis boğazlıktan dolayı oruç tutmayanlar cidden bedbahttırlar, zavallıdırlar, ziyandadırlar.
Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği bunca nimetlere karşılık, muayyen bir zaman içinde midesini alışkanlıklardan koruma cihetine girmeyişi, nefsinin arzularına sed çekme iradesini göstermeyişi, Mü’min için telâfisi zor bir mahrumiyettir. Pişmanlığı âhirete varmadan bayram gününde başlayacaktır.
Biz bunlardan olmadığımız için Rabbimize hamd ve şükür ediyor, onları da ayıplamaktan ziyade ibretle seyrediyoruz. Allah ıslah etsin, İslâmî şahsiyet nasip etsin...
Biz oruç tutmuş olmanın verdiği huzur ve saâdet içinde mübarek günleri yaşarken, acaba hiç düşünmüş müyüz: – Nasıl oruç tutuyoruz?
Diyeceksiniz ki:
– Orucun da nasılı olur mu? Normal oruç tutuyoruz işte. Orucu bozucu şeyleri yemiyor, içmiyor, kitaplarda orucu bozucu olduğu bildirilen hususlardan uzak duruyoruz.
– Doğrudur. Orucu bozucu şeylerden uzak kalınca oruç tutulmuş, borçtan kurtulunmuş olunur. Ancak böylesi oruç (avam) orucudur. Bir de (havas), ondan sonra da (havassü’l-havas) orucu vardır. Acaba bunlardan da hissemiz var mı? Yoksa sadece (avam) orucu ile mi iktifa etmiş oluyoruz?
Zannederim, bu tasnifi pek işitmediniz. Birazcık açayım.
Üç türlü oruç vardır: Avâmın orucu, havâs’ın orucu, havassü’l-havas’ın orucu.
1 – Avâmın orucu bizimkidir. Sadece orucu bozucu yemek-içmek gibi maddî şeylerden kaçınırız.
2 – Havas’ın orucu sadece bunlardan kaçınmakla kalmazlar. Onlar bütün (uzuvlarıyla) oruçludurlar. Meselâ, oruçlu ağızlarıyla asla gıybet etmezler, yalan söylemezler, birinin ayıbına bakmazlar, bilseler bile açıklamazlar. Ayaklarıyla haram yola gitmezler. Elleriyle haram şey tutmazlar. Yani özel bir hayatları olur oruçlu iken...
3 – Havassü’l-havas’ın oruçları ise, aynı şeyleri yaptıkları gibi kalpleriyle de aynı titizliğe sahip olurlar. Kalblerine Allah’tan, Allah rızasından gayrı birşey getirmemeye gayret gösterirler.
Mübah olan dünyevî sohbetler bile onlara orucu bozucu hallerden sayılır. Gönüllerine dünya endişesi sokmazlar. Âhiret saâdetinden gayrı şeyi akıllarına getirmemeye ehemmiyet verirler. Şayet dünya endişesi, para arzusu, mal, can hissi kalblerine gelirse çok üzülürler, oruçlarını yaraladıklarını kabul ederler...
Şimdi, sizler, bizler, yani hepimiz bir düşünelim:
– Orucumuz kimin orucu cinsindendir? Avam’ınkinden mi? Havas’sınkinden mi, yoksa siz daha da ileri gitmişsiniz de havassü’l-havas’ın orucundan mı nasiplisiniz?
İsterseniz bir deneyin. Siz de muayyen bir zaman gayret edin. Havas orucu tutun. Sadece yiyip içmeyi değil, gıybeti, çekememezliği, hasedi, münakaşayı ve kötü düşünceyi de terketmeye çalışın. Kalbinizi dünya sevgisinden tecrid edin, bütün varlığınızla, âhireti düşünmeye yönelin! Bakalım neler hissedeceksiniz?
İmam-ı Gazalî Hazretleri, sadece avam orucu tutan iki kadının, Resûlüllah’a gelerek susuzluğa dayanamayıp, oruçlarını bozmak istediklerini anlattığı bir kıssada söze şöyle devam eder:
– Hazret-i Resûlüllah, bu kadınlara: “Tükürün bakayım” dedi. Onlar tükürdüklerinde ağızlarından kıpkırmızı kan çıktığını gördüler. Resûlüllah (sav) buyurdu ki:
– Sizi susatan oruç değil. Müslüman kardeşinizin yediğiniz etidir. Gıybetini etmiş, etini yemişsiniz. İşte bu kan da o etin kanıdır. Orucu sadece midenizle değil, ağızlarınızla, dilinizle, kalbinizle de tutun
Hepimiz oruç tutuyoruz, bunun için de Rabbimize hamdediyor, şükürde bulunuyoruz.
Nice kimseler var ki, böyle bir mükellefiyeti ifa saadetinden mahrumdurlar. Ciddî sebeblerden dolayı mahrumdurlar, hiçbir sebeb olmayıp iman za’fından dolayı mahrumdurlar.
Meşrû sebeblerden dolayı oruç tutmayanlar bir bakıma mahrum sayılmazlar. Zira onlar için, mania gidince oruçlarını tutmaları mümkün olur. Yahut da her oruç başına bir fidye vermekle yine de oruç tutmuş sevabına erişirler, huzur duyabilirler.
Ama iman za’fından, pis boğazlıktan dolayı oruç tutmayanlar cidden bedbahttırlar, zavallıdırlar, ziyandadırlar.
Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği bunca nimetlere karşılık, muayyen bir zaman içinde midesini alışkanlıklardan koruma cihetine girmeyişi, nefsinin arzularına sed çekme iradesini göstermeyişi, Mü’min için telâfisi zor bir mahrumiyettir. Pişmanlığı âhirete varmadan bayram gününde başlayacaktır.
Biz bunlardan olmadığımız için Rabbimize hamd ve şükür ediyor, onları da ayıplamaktan ziyade ibretle seyrediyoruz. Allah ıslah etsin, İslâmî şahsiyet nasip etsin...
Biz oruç tutmuş olmanın verdiği huzur ve saâdet içinde mübarek günleri yaşarken, acaba hiç düşünmüş müyüz: – Nasıl oruç tutuyoruz?
Diyeceksiniz ki:
– Orucun da nasılı olur mu? Normal oruç tutuyoruz işte. Orucu bozucu şeyleri yemiyor, içmiyor, kitaplarda orucu bozucu olduğu bildirilen hususlardan uzak duruyoruz.
– Doğrudur. Orucu bozucu şeylerden uzak kalınca oruç tutulmuş, borçtan kurtulunmuş olunur. Ancak böylesi oruç (avam) orucudur. Bir de (havas), ondan sonra da (havassü’l-havas) orucu vardır. Acaba bunlardan da hissemiz var mı? Yoksa sadece (avam) orucu ile mi iktifa etmiş oluyoruz?
Zannederim, bu tasnifi pek işitmediniz. Birazcık açayım.
Üç türlü oruç vardır: Avâmın orucu, havâs’ın orucu, havassü’l-havas’ın orucu.
1 – Avâmın orucu bizimkidir. Sadece orucu bozucu yemek-içmek gibi maddî şeylerden kaçınırız.
2 – Havas’ın orucu sadece bunlardan kaçınmakla kalmazlar. Onlar bütün (uzuvlarıyla) oruçludurlar. Meselâ, oruçlu ağızlarıyla asla gıybet etmezler, yalan söylemezler, birinin ayıbına bakmazlar, bilseler bile açıklamazlar. Ayaklarıyla haram yola gitmezler. Elleriyle haram şey tutmazlar. Yani özel bir hayatları olur oruçlu iken...
3 – Havassü’l-havas’ın oruçları ise, aynı şeyleri yaptıkları gibi kalpleriyle de aynı titizliğe sahip olurlar. Kalblerine Allah’tan, Allah rızasından gayrı birşey getirmemeye gayret gösterirler.
Mübah olan dünyevî sohbetler bile onlara orucu bozucu hallerden sayılır. Gönüllerine dünya endişesi sokmazlar. Âhiret saâdetinden gayrı şeyi akıllarına getirmemeye ehemmiyet verirler. Şayet dünya endişesi, para arzusu, mal, can hissi kalblerine gelirse çok üzülürler, oruçlarını yaraladıklarını kabul ederler...
Şimdi, sizler, bizler, yani hepimiz bir düşünelim:
– Orucumuz kimin orucu cinsindendir? Avam’ınkinden mi? Havas’sınkinden mi, yoksa siz daha da ileri gitmişsiniz de havassü’l-havas’ın orucundan mı nasiplisiniz?
İsterseniz bir deneyin. Siz de muayyen bir zaman gayret edin. Havas orucu tutun. Sadece yiyip içmeyi değil, gıybeti, çekememezliği, hasedi, münakaşayı ve kötü düşünceyi de terketmeye çalışın. Kalbinizi dünya sevgisinden tecrid edin, bütün varlığınızla, âhireti düşünmeye yönelin! Bakalım neler hissedeceksiniz?
İmam-ı Gazalî Hazretleri, sadece avam orucu tutan iki kadının, Resûlüllah’a gelerek susuzluğa dayanamayıp, oruçlarını bozmak istediklerini anlattığı bir kıssada söze şöyle devam eder:
– Hazret-i Resûlüllah, bu kadınlara: “Tükürün bakayım” dedi. Onlar tükürdüklerinde ağızlarından kıpkırmızı kan çıktığını gördüler. Resûlüllah (sav) buyurdu ki:
– Sizi susatan oruç değil. Müslüman kardeşinizin yediğiniz etidir. Gıybetini etmiş, etini yemişsiniz. İşte bu kan da o etin kanıdır. Orucu sadece midenizle değil, ağızlarınızla, dilinizle, kalbinizle de tutun
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz